Suna Ve Yediği Sikler Türkçe Seks Hikayesi 4
PLATİN ÜYELER
VIP ÜYELER
GOLD ÜYELER
Suna Ve Yediği Sikler Türkçe Seks Hikayesi 4
Öğlenden sonra, evden çıkmak üzere hazırlanırken, kendini alabildiğine mutlu hissediyordu Suna. Kocası ilk gittiğinden geri dönene kadar geçen iki aylık süre boyunca içinde hissettiği sorunların şimdi çözüldüğünü hissetmekten kaynaklanan bir mutluluktu bu. Kocasıyla birlikte geçirdiği üç gün içinde gelen, ama ne olduğunu kendisinin de tam bilmediği bir çözüme ulaştığını farkediyordu.
Giyinmesini tamamlayıp aynada kendine baktığında, gözleri parladı. Yine tam öldürücü bir kılığa bürünmüştü. İlk bakışta eteği kesilmiş bir atlet fanilesini andıran uçuk mavi penye bir büstiyer ve eski bir bluejean'i keserek yaptığı şortunu giymişti. Güzelim memeleri, ince kumaşın altından, tüm hatlarıyla belli oluyordu. Meme başları birer düğme gibiydiler. Karnı, memelerinin altından beline kadar çıplaktı. Daracık şortunun saçaklanmış paçaları da, bacaklarını tüm güzelliğiyle ortada bırakıyordu. Arkadan bakıldığında ise kıçının yanaklarıyla bacaklarının birleştiği yerdeki baş döndürücü yuvarlakların bir kısmı görülebiliyordu. Çıplak ayaklarına sandaletler geçirmişti.
Garajdan arabayı çıkarıp, Kemeraltı'na yöneldi. Hem biraz dolaşmak istiyordu, hem de evde yiyecek bir şeyler kalmadığından, biraz alış-veriş etmek. Tabii, bütün bunlardan daha önemli olan bir isteği daha vardı; kendini göstermek. Kemeraltı bu iş için biçilmiş kaftan gibi geliyordu ona. Genelde alt-orta sınıfın tercihi olan bir yerdi burası. Suna, deneyimleriyle, oradaki insanların siklerini kaldırmanın daha kolay olduğunu biliyordu. Bunun neden olduğunu bulmuyordu Suna. Ama bunu fazla önemli de bulmuyordu doğrusu. Asıl önemli olan sonuçtu onun için.
Arabayı yakınlardaki bir katlı otoparka bırakıp Kemaramltı'nın daracık sokaklarında bir saate yakın dolaştı Suna. Sonunda salam almak için bir mezecinin önünde durdu. Tam arkasında, bir kebapçı dükkanı vardı. Önünde de birkaç tane, Doğlu oldukları hemen anlaşılan adam duruyordu. Sırasını beklerken ona gösterilen tepkiyi ve hakkında yapılan alçak sesli yorumları duyuyordu tabii. İlk dikkatini çeken adamlardan birinin iç geçirmesi olmuştu. Aralarında bozuk bir Türkçe'yle konuşuyorlardı.
"Uffff, amın güzelliğine bak lan..." demişti birisi.
"Sen amı boşver de, götün güzelliğine bak oğlum..." demişti öbürü de. "Tam yalanıp yalanıp sikilecek göt işte..."
Suna, tüm vücudunu inanılmaz bir ateşin bastığını hissetti birden. İkinci adamın söylediklerinin, kıçının güzelliğinden kaynaklandığını biliyordu. Ve adamın sözleri, ateşten birer ok gibi beynine girmişti sanki. Bir anda sulanmıştı amı. Dizlerinin titrediğini hissederek, önündeki tezgaha tutundu. Bu arada sırası da gelmişti. İstediği salamı aldı ve kendini hızla otoparka atıp arabasının içine oturdu. Başı dönüyordu. Yaşamı boyunca ilk kez biri, "götünü sikmekten" söz etmiş ve bu da onun akıl almaz bir biçimde tahrik olmasına yol açmıştı. Yeni bir şeydi bu Suna için. Yeni ve delicesine tahrik edici.
Tam motoru çalıştırmak için elini kontak anahtarına atıyordu ki, birden biri sağ kapıyı açtı. Böyle bir şey beklemediği için yerinden sıçradı adeta Suna. Murat'ı da, ancak yanındaki koltuğa oturduktan sonra tanıyabildi. Arabayı parkettiği yer, otoparkın en dip tarafındaki arabaların arasında ve biraz karanlık bir yerdi. Ama Suna, tüm kötü ışık koşullarına rağmen Murat'ın üzerine dikili gözlerinin ateş saçarak parladığını görebiliyordu. Bu kadar çok tahrik olduğu bir sırada, bir gece önce birlikte çılgınca şeyler yaptığı erkeği birden karşısında görmek, öldürücü bir darbe olmuştu Suna için. Büyülenmiş gibiydi.
"Sen daha gitmedin mi..?" diye sordu, sırf konuşmuş olmak için.
"Yarın gidiyorum..."
Başke bir şey konuşmadılar. Onun yerine Murat elini uzatıp, Suna'nın sağ bacağının içini okşamaya başladı. Tüm vücudu elektrik çarpmış gibi titredi Suna'nın. Beli büküldü, bacakları aralanıverdiler. Adamın okşayan eli bir anda yukarı çıkıp kasıklarını, şortunun içinde neredeyse buhar çıkarmakta olan amını avuçlayıverdi.
"Immmhhh..." diye inledi Suna.
Sonra Murat, koltuğunda kımıldanarak ona sokuldu iyice. Ağzı açıldı ve dudakları, Suna'nın zevkle aralanmış dudaklarının üstüne kapanıverdiler. Hırsla öpüşmeye başladılar. Dilleri birbiriyle boğuşuyor, birbirlerinin içindeki havayı boşaltmak istermiş gibi emişiyorlardı. Tümüyle bırakmıştı Suna kendini. Dünyadan kopmuş gibiydi. Nerede olduğunun bile farkında değildi artık. Murat ondan uzaklaştığında neredeyse ağlayacaktı bu yüzden. Buğulanmış gözleriyle adamın sırtını koltuğa yaslayıp telaşlı ellerle pantolonunun önünü çözüşünü ve elini içeri sokup sikini dışarı çıkarışını izledi. Taşaklarıyla beraber hem de.
Tanrım, kocasınınkiyle karşılaştırıldığında çok büyüktü Murat'ın siki. Hemen hemen sinemadaki işçi kılıklı adamın siki kadar vardı. Suna'nın eli, adeta iradesi dışında uzandı bu muhteşem erkeklik abidesine. İnce parmakları bir anda çevresine dolandılar. Ateş gibi yanıyor, nabız gibi atıyordu. O anda, etek giymediğine üzüldü Suna. Eğer eteği olsaydı, şimdi bu kocaman sikin üstüne oturuverirdi ne güzel. Nerede olduğuna, her an birinin gelip onları görmesi riskine aldırmadan üstelik. Ama şimdi şortunu çıkarmak gerekecekti ve bu biraz fazla olabilirdi. Yine de kendini tutamayacağının farkındaydı Suna. Onun için kalkmış bu sikin, mutlaka biryerlerine girmesini istiyordu. Koltukta yan dönerek Murat'ın kucağına doğru eğildi. Önce dilini uzatıp, aklını başından alan sikin, iyice şişip morarmış başını yalamaya başladı. Erkeğin vücudunun bu temasla kıvrandığını hissettiğinde de, dudakları aralandı ve artık zonklamakta olan sik ağzının içine kayıverdi.
Suna uçmuş gibiydi. Aldığı zevk, evlendiğinden bu yana ilk kez başka bir erkeğin sikinin ağzına girmesinin verdiği yoğun bir duyguyla, daha da büyüyor, ikiye, hatta üçe katlanıyordu sanki. Başını oynatmaya, Murat'ın sikini ağzına sokup çıkarmaya başladı.
"Ohhh, ağzın am gibi..." diye soludu Murat.
Suna'nın beyninde küçük bir patlamaya neden oldu bu sözler. O da, ağzının am gibi olduğunu hissediyordu. Bir parkyerinin karanlık köşesindeki arabanın içinde, yabancı bir sik tarafından sikilmekte olan bir am gibi. Birden karnının içinde müthiş bir patlama oldu. Beli geliyordu. Tanrım, sik emerken beli geliyordu. Hem de o kadar şiddetli geliyordu ki, başının yukarı aşağı hareketlerinin ritmini bile kaybetmesine neden olmuştu bu. Neden sonra kendini topladı biraz. Yeniden düzenli sikiş hareketleriyle Murat'ın sikini emmeye, ağzına sokup çıkarmaya başladı. Erkeğin getirmesini, tohumlarını gırtlağına fışkırtmasını istiyordu. Hem de deli gibi. Onun vücudunun yavaş yavaş kasılmaya başladığını farkettiği anda da, daha hırsla emmeye başladı. Hırsla ve giderek hızlanan hareketlerle. Ve birden fışkırtmaya başladı Murat. İlk salvo ağzının tavanına çarptığında da Suna iyice çıldırdı. Tekrar beli gelmeye başladı onun da. Tüm vücudu dalgalanıyor, kıvranıyordu. Murat ise ağzından homurtular çıkartarak fışkırtmayı, bellerini ağzına doldurmayı sürdürüyordu. Gırtlağından geçip midesine inmekte olan erkeklik sıvıların, yemek borusunu alev alev yaktığını hissederek bir kez daha belini getirdi Suna. Bayılacak gibi olmuştu. Erkeğin kucağına yığılıp kaldı sonra da.
Kendine gelmesi biraz zaman aldı Suna'nın. Doğrulup ellerini direksiyona koyabildiğinde, kendini çok yorgun hissediyordu. Süzülmüş gözlerle Murat'ın sikini yeniden pantolonuna sokuşunu izledi. Adam elini uzatıp Suna'nın yanağını okşadı. Sağ kapıyı açıp arabadan indi ve içeri eğilip gözlerinin içine baktı.
"Görüşürüz..." dedi sonra da.
Kalbi deli gibi çarpıyordu Suna'nın. Tanrım, neler yapmıştı böyle. Şimdi arkadan yavaş yavaş uzaklaşışını seyrettiği adamın sikini ağzına alıp emmiş, tohumlarını olduğu gibi yutmuş ve kendi de üç kez belini getirmişti bu arada. Kocasını aldatmıştı. İlk kez. Üstelik onun da arkadaşı olan bir erkekle.
Doyuma ulaşmanın verdiği rahatlıkla, kocasını aldatmanın getirdiği huzursuzluğun birbirine karışmış yoğunluğu altında bocalıyordu. Elini uzatıp dikiz aynasını çevirdi ve yüzüne baktı. Ağzının köşesinden sızan beller, çenesine akmıştı. Bunu görünce, içinin kontrol edemediği bir biçimde yeniden tutuştuğu hissederek şaşırdı. Ağzının yeni sikilmiş görüntüsü müthiş tahrik edeciydi. Bir elini bacaklarının arasına sokup amını avuçladı. Şortun kalın blucin kumaşı sırıl sıklam ıslaktı. Hala alev alev yanıyordu amı. Öbür elinin parmaklarıyla çenesine akan belleri sıyırdı. Sonra parmaklarını ağzına sokup emmeye başladı. Ağzına gelen hafif tuzlu tat ve yeniden burnuna dolan keskin koku, başını iyice döndürdü. Bacaklarının arasındaki eli amını iyice sıktı ve titreyerek yeniden belini getirmeye başladı. Vücudu koltuğun üstüne kıvranıp bükülüyordu.
Eve ulaşana kadarki 20 dakikalık yol boyunca da kendine gelemedi pek. Sanki bir rüya alemindeydi. Arabayı garaja sokmayı denemedi bile. Kasıklarındaki yangın, tüm benliğine hakim olmuş gibiydi. Kocasının İzmir'de olduğu üç günlük süreyi müthiş bir sikiş yoğunluğuyla geçirmiş ve ondan sonraki günü de evde yatarak geçirip ancak kendini toplayabilmiş olmasına rağmen, birden kendini böylesine bir durumda bulmayı anlıyamıyordu. Neler gelmişti başına evden çıktığından beri. Ama olan olmuştu işte. İçeri girip aldıklarını mutfağa bıraktı ve doğru yatak odasına gitti.
Duvardaki büyük aynada kendini seyrederken aklına Kemeraltı'ndaki Kürt'ün sözleri geldi birden. Götünü sikmekten söz etmişti adam. Aynaya arkasını dönüp, kıçının görünüşüne baktı. Arabanın içine oturup kalkması, koltuğun üstünde kıvranması, şortun paçalarının biraz daha sıyrılmasına neden olmuştu ve kalçalarıyla bacaklarının birleştiği yerdeki yuvarlakların alt kısımları şimdi daha çok görünüyordu. Gerçekten de güzeldi kıçı. Acaba nasıl bir duyguydu götten sikilmek? Kocaman bir sik, o küçük göt deliğine nasıl girerdi ki? Suna bunu son derece korkutucu buluyordu. Ama aynı anda akıl almayacak kadar çok tahrik olduğunun da bilincindeydi bu arada. Şortunu, büstiyerini ve sandaletlerini çıkararak çırıl çıplak kaldı. Şimdi vücudunu tüm çıplaklığıyla görebiliyordu aynada. Yeniden arkasını dönüp kıçına baktı. İncecik belinden sonra birden genişleyen kalçalarının yuvarlakları, böyle çıplakken daha da güzel görünüyorlardı. Ama Suna, güzelliğinden çok daha önemli bir şeye sahip olduğunu biliyordu. Tahrik ediciydi vücudu. Sik kaldırıcıydı. Elleriyle kalçalarını avuçlayıp iyice ayırdı. Karakafanın sikmekten söz ettiği götünü görmek istiyordu. Ama başaramadı bunu. Sonra odadaki bütün lambaları yaktı ve el aynasını alarak yatağa sırtüstü uzandı. Mutlaka görmek istiyordu götünün deliğini. Bacaklarını araladı ve dizlerinden büküp karnına doğru çekti. Sonra sol eliyle aynayı aşağı götürdü.
İlk gözüne çarpan, dudakları iyice şişmiş amı oldu yine de. Ağzı açık ve kendi sıvılarından vıcık vıcık sulanmış amının güzelliği başını döndürdü. Sonra onun biraz altında aradığını buldu. Götünün pembe ve küçük deliğini. Öbür elini de aşağı götürüp, orta parmağını yavaşça dokundurdu oraya ve tüm vücudunun bu temasla kıvrandığını hissederek şaşırdı. Yeniden dokundu götüne ve birden beli gelmeye başladı. Yatağın üstünde çırpınıyor, kıvranıyor, inliyordu. Sonra kendinden geçerek öylece kaldı.
Kendine geldiğinde akşam olmuştu. Yorgun argın kalkıp duş aldı önce. Gözünün önünde sürekli o gün yaşadıklarının resimleri uçuşuyordu. Kemeraltı'ndaki "götünü sikmek istediğini" söyleyen Kürt, bacakları titreyerek arabasına gidişi, birden Murat'ın gelip yanına oturuşu ve onu okşayıp öpüşü sonra da ağzına verişi ve en nihayet eve geldiğinde parmağını götünün küçük deliğine dokundurup kendinden geçişi. Neler oluyordu böyle? Genelde sakin olan hayatı birden hareketlenmiş, tümüyle, sikişle doluvermişti. Gerçi olup bitenler onu şaşırtıyordu ama, yine de herşeyi son derece güzel, zevk verici ve uçurucu bulduğunun da farkındaydı bu arada. Dehşetli bir ikilemin içine sıkışıp kalmış gibiydi sanki.
Duştan çıkınca sırtına bordo renkli penye bir giysi geçiriverdi. Bu da, o çok sevdiği büyücek atlet fanilalarından biriydi aslında. Kollarıyla omuzlarını ve memelerinin önemli bir kısmını açıkta bırakan, biraz bol eteği de kalçalarının bitimine kadar ancak örtebilen sevgili giysilerinden biri. Sonra çıplak ayaklarla mutfağa gidip kendine yiyecek bir şeyler hazırladı. Karnını doyurduktan sonra da, salona geçip, televizyon seyretmeye başladı. Ama aklı hala gündüz olup bitenlerdeydi. Özellikle de Murat'ı, daha doğrusu onun kocaman sikini düşünüyordu. Sırf etek giymemek yüzünden üstüne oturamamıştı onun. Halbuki kocasınınkinden büyük bir siki içine almayı nasıl da istiyordu.
Kimbilir ne kadar zevkli olurdu.
Düşündükçe amı sulanmaya başlamıştı yeniden. Tanrım, doymak bilmiyordu bir türlü. Aslında kaç kere belini getirmişti gündüz. Ama yine canı istiyordu işte. Eteğini iyice sıyırıp bacaklarını açtı ve amına baktı. Dudakları yine şişip açılmış, içinden sızan sular, kıçının yarığına doğru akmıştı bile. Elini götürüp yavaşça okşadı amını. İçi titriyordu. Biraz oynasa yine belinin geleceğinin farkındaydı.
Tam parmağını içine sokacaktı ki, kapı çaldı.
Beklenmedik bir şeydi bu. Şaşırmıştı Suna. Kim gelmiş olabilirdi ki? Canı sıkkın bir halde kapıya gitti ve açtı. Bir anda Murat'la burun buruna geldiler.
Suna, amındaki ateşin tüm vücuduna yayılmakta olduğunu hissediyordu. Düşündükçe aklını başından alan, içine almak için çıldırasıya büyük bir istek duyduğu sik, ayağına gelmişti işte. Biraz sonra sikileceğini biliyor ve başı, bu düşünceyle dönüyordu. Ne kadar olduğunu bimediği bir süreden sonra akledip, Murat'ın içeri girebilmesi için geri çekilirken, gözleri erkeğin pantolonunun önünde aniden meydana gelen kabarıklığı yakaladılar. Birden başka yere bakamaz oldu Suna. Bir kaç adım daha attı geriye ve sırtı duvara dayandı.
Murat içeri girip kapıyı kapadı. Sonra da elinden tutup kendine çekti Suna'yı. Vücutları birbirine yapışırken, Suna, gözlerini ayıramadığı o kocaman sikin bir anda karnına değmeye başlamasıyla titredi. Murat ellerini iki yandan uzatarak kalçalarını avuçlayıp onu kendine daha da çok çektiğinde ise çıldıracak gibi oldu. Aradaki kumaşlara rağmen erkeğin sikinin bir nabız gibi atmakta olduğunu, taş gibi sertliğini, alev gibi yakıcılığını hissedebiliyordu. Başını kaldırdı ve Murat'la gözgöze geldiler. Sonra kolları erkeğin boynuna dolandı, yüzleri birbirine yaklaştı, ağızları aralandı ve çılgıncasına öpüşmeye başladılar. Dizlerinin çözüldüğünü hissediyordu Suna. Dili, Murat'ın ağzının içinde erimiş gibiydi sanki. Amındaki ateş artık dayanılmaz boyutlara ulaşmıştı. Karnını, aklını başından alan o kocaman sikin üstüne hırsla bastırıyordu.
Murat, kısa bir an için uzaklaşınca telaşlandı. Ama erkek hafifçe eğilip onu kucağına alınca, yeniden rahatladı. Sonra onu kucağında taşıyarak salona götürdü Murat. Az önce oturmakta olduğu büyük koltuğun önüne geldiklerinde de, tekrar ayaklarının üstüne bıraktı. Bu süre boyunca kollarını erkeğin boynundan ayırmamıştı Suna. Yeniden ve daha hırsla öpüşmeye başladılar. Murat iki taraftan tutup eteğini yukarı sıyırdığında, karnına yaslanan o taş gibi sertlikle arasına giren kumaşlardan biri eksilmiş oldu ve bir an önce içine almaktan başka bir şey düşünemediği o kocaman sikin yakıcılığını daha çok hissetmeye başladı. Amından sızan suların bacaklarının iç taraflarından dizlerine doğru aktığının farkındaydı artık. Sonra Murat onu hafiçe itip, koltuğa oturtuverdi.
Eteği beline kadar sıyrılmış, bacakları aralık ve gözleri yarı kapalı, erkeği seyrediyordu şimdi Suna. Önce gömleğini çıkardı Murat. Sonra da pantolonunu. İçine don giymemişti ve o kocaman siki, bütün ihtişamıyla Suna'nın önündeydi artık. Çatlayacak kadar şişip yukarı kıvrılmış, derisi geri kayıp mosmor olmuş başı tümüyle ortaya çıkmıştı. Tanrım öylesine güzel bir manzaraydı ki bu. Suna neredeyse nefes bile almadan seyrederek uçuyor, onu böylesine kaldıranın kendisi olduğunu düşündükçe de, büsbütün deli oluyordu.
Biraz sonra içine, artık neredeyse bir göl haline gelmiş olan amına girecekti bu sik. İyice açılmış dudaklarının arasından kayıp, amının vıcık vıcık kayganlaşmış duvarlarını zorlayarak açacak ve içine girecekti. Yalnızca seyretmek ve bunları düşünmek bile o kadar uçurucuydu ki, neredeyse belinin geleceğini hissediyordu Suna. Sırtını koltuğun arkasına yaslayıp bacakları iyice araladı ve dizlerini büküp yukarı çekti. Kendini tabak gibi açmıştı şimdi Murat'ın önünde. Ama beklediği şeyi yapmadı erkek. Sesini bile çıkarmadan yere diz öktü. Sonra da, akıl almaz bir hız ve istekle, başını Suna'nın kasıklarına gömüverdi. Ağzı bir anda açıldı ve dudakları, önündeki amın susamış bir ağız gibi açık duran dudaklarına yapıştılar.
Vücudu kasılıverdi Suna'nın. Artık kendini tutması söz konusu değildi. Birden beli gelmeye başladı. Vücudu dalga dalga sarsılıyor, bükülüyordu. Sonra tüm vücudunun gevşediğini hissederek, kendini bıraktı. Ama çok kısa sürebildi bu gevşeklik. Öyle şeyler yapıyordu ki Murat, Suna, beyninin neredeyse patlama noktasına geldiğini hissediyordu. Amını yalnızca yalamakla kalmıyordu erkek. Onu adeta yiyordu. Şimdiye kadar hiç böyle yalanmamıştı Suna. Amının dudakları arasında dolaşan, kimi zaman içine kayıp, kimi zaman bızırını bularak onunla oynayan ateş gibi erkek dilinin etkisi çıldırtıcıydı. Duyduğu zevkin etkisiyle, iki elinin tırnaklarını koltuğun kol dayama yerlerine geçirmişti. Vücudu, şimdiye kadar hiç olmamış bir biçimde kıvranıp bükülüyor, kalçaları, tıpkı bir dansözünkü gibi, sağa sola çalkalanıyordu. Sonra tekrar beli gelmeye başladı. Hemen peşinden de bir daha ve bir daha. Bir daha inmemecesine bulutların üstüne çıkmış gibiydi. Kelimenin tam anlamıyla ayakları yerden kesilmişti.
Yine de en çok istediği, Murat'ın o kocaman sikinin bir an önce içine girmesiydi. Gündüz, parkyerindeki arabanın içinde, ağzına fışkırıp mide borusunu yakarcasına karnına inen bellerin, bu sefer amının en dibine fışkırmasını, karnının içinde bir top gibi patlamasını istiyordu. Ama erkek onu yalamaktan vazgeçmiyordu bir türlü. Kimi zaman tüm amını yalıyor, kimi zaman bızırını emiyor, dilini içine sokuyor ve onu zevkten çıldırtıyordu. Artık dayanamayacağını hissediyordu Suna.
"Sik beni n'olursun..." diye inledi zevkten anlaşılamayacak kadar boğulmuş bir sesle "N'olur sik beni artık... Sikini içimde hissetmek istiyorum... Ohhh hadi sik beni..."
Sonra zevkten buğulanmış gözlerle erkeğin doğruluşunu ve dizlerinin üstünde yürüyerek, alabildiğine açık bacaklarının arasına girişini izledi. Öylesine heyecanlanmıştı ki, beli neredeyse bir kez daha gelmek üzereydi. Murat, onun karnına doğru çektiği bacaklarını, dizlerinin iç taraflarından yakalayıp iyice bastırdı, Şimdi, kelimenin tam anlamıyla tabak gibi açılmıştı Suna. Bütün gücüyle kendini tutmaya çalışıyordu ama, gün boyu içine almayı düşlediği o kocaman sikin başı amının dudaklarına değdiğinde, karnının içinde bir top patlamış gibi oldu. Tüm vücudu sarsılıyor, bükülüp kıvranıyordu yine. Murat onun durulmasını bekledi sabırla. Suna gözlerini açtığında gözgöze geldiler. İnanılmaz bir zevk anını yaşadığını hissediyordu Suna. Aklını başından alan sikin ateş gibi yanan başı, amının dudakları arasındaydı şimdi. Sonra erkeğin kalçaları hareketlendi. O kocaman sik, şimdi yavaş yavaş içine kayıyordu. Hiç acele etmeden sokuyordu Murat. Öylesine sulanmış, öylesine vıcık vıcık olmuştu ki Suna'nın amı, tüm büyüklüğüne rağmen, hiç zorlanmadan alıyordu siki içine. İçi çekiliyordu sanki. Amının iyice hassaslaşmış dudakları, aralarından kaymakta olan sikin üstündeki tüm damarları, tüm kıl diplerini, tek tek hissediyordu. Sonunda, dibine kadar geçirdi Murat. Torba gibi taşaklarının, am sularıyla ıslanıp vıcık vıcık olmuş kalçalarına yapıştığını hissettiğinde bir daha geldi Suna'nın beli. Amı açılıp kapanıyor, içindeki kocaman siki alabildiğine sıkıştırıyor, adeta yoğuruyordu.
Sonra Murat, onu sikmeye başladı. Yavaş hareketlerle sikini çekip, neredeyse en ucuna kadar amından çıkarıyor, hemen peşinden dibine kadar sokuyordu. Sonunda istediğine kavuşmuştu Suna işte. Aklını başından alan o kocaman sik içindreydi. Sikiliyordu. İlk kez bu kadar büyük bir sik giriyordu içine. Evlendiğinden bu yana ilk kez, kocasından başka biri sikiyordu onu. Sikiliyordu ve zevkten çıldırmak üzere hissediyordu kendini.